22 Temmuz 2013 Pazartesi

İŞTE BUNLAR HEP KÜLTÜR

(Geçen seneki ramazanda başlattığımız bu sikimtrak akıma selam..)


Altın suyuna bandırılmış fistolardan gözüme adeta sellektör yapan güneşle uyandım. Yüzümdeki tatlı gülümseme geçmeden Prens Abdül Bin Meşri El Dehluvukat üniversitesinde hukuk profesörü olan babanemin günaydınlarıyla mest oldum gene. Eheh şımarıkça gerinip esniyorum halen bu arada eli belinde beni seyreden babanem hemen Gana asıllı İngiliz bayan hizmetçimiz Jesica'ya beni sırtına alıp salona götürmesi için talimat veriyor.

Jesica yavaşça beni sırtına alıyor. Saçlarına asılıyorum.. ''deh deh'' diyip kendimden geçiyor ve Jesica'ya kişnemesi için talimat veriyorum. O kişnerken aşcımız Alfonso ve bahçivanımız Sam üzerimize güller fırlatıp alkışlıyorlar. Bu sırada devhasa villamızın müzik editörü Carlos Enternasyonal marşı çalınması için 1800 kişilik orkestraya emir veriyor. Arkamı dönüp bakıyorum ve biricik babanem geçen yaz Paris'ten 2500 euroya aldığı lila renkli hasır şapkasını sallayıp beni uğurluyor.. Gözlerimden akan yaşlar ismimin yazılı olduğu elmas künyeme umarsızca damlıyor..Aman Allah'ım bu nasıl bir veda.. Ne yapacağım şimdi.. Ah hayat çok acımasızsın çok..


Nihayet 2.5 saat sonra salondayım.. Off ne yorucu bir yolculuk.. Jesica'ya ulaşım bedeli olarak 5000 euro verip beni karşılamak için yatak odasından Porscheuyla gelen dedeme sımsıkı sarılıyorum. Dedem görmeyeli çok değişmiş eflatuna boyadığı sakallarına altın bir toka takmış ışıl ışıl parıldıyor. Beni hemen zümrüt kaplamalı tahtıma oturtup 2 sene evvel hacca gittiğinde özel yaptırdığı kehribar taşıyla süslü kumandayı verip başımı okşarken heh heh heh şeklindeki o meşhur marjinal gülüşünü yapıyor ve Londra'dan getirttiği iftarlıkların hazırlanması için emir veriyor.Allah'ım ne kadar huzurluyum ne kadar mutluyum..

Çok geçmeden dev villamızın afacan dostu biricik köpeğimiz Peter 4 koruma eşliğinde bana doğru koşuşturuyor. Ona sımsıkı sarılıp cebimden gümüş bir kemik veriyorum. Peter biranda kendini yere atıyor başlıyor somurtmaya hemen şaka şaka ehehehehe diyip diğer cebimden altın bir kemik çıkarıyorum ve Peter elimi yüzümü yalıyor mutluluktan havaya uçuyor.. Ah şu köpekler gerçekten çok sevimli..

İftar saati yaklaşıyor.. Allah'ım içim kıpır kıpır..

Dedemin özel olarak çağırdığı Hububad-ı Kehremullah ekibi 120 kişilik ekibiyle salonumuzda fasıla başlıyor.. Bu eşsiz şölene ortak olmak için gül cemalli babanem içeri teşrif ediyor bunu gören haylaz dedem bir koşuda babanemin sandalyeye oturmasına yardımcı olup yanağına ufacık bir buse konduruyor.. Ne şekerler ama eheh..

Dedemin Burkina Faso'dan özel olarak getirttiği hafız El Cebbah eşşiz sesiyle okuduğu ezanla salonumuzu inletiyor.. Süprizci babanemin diyanetten çağırdığı yetkililer özel iftar duasını yapıyor.. Aşcı Alfonso ellerimi açıp dua etmeme yardımcı oluyor.. Duamızı bitirdikten sonra gergedanın sırt kemiğinden yapılmış özel Çakiyeto sosuna bandırdığım kırlangıç etiyle bozuyorum orucumu.. Allah'ım şükürler olsun sana şükürler olsun verdiğin nimetlere..

Dedem bir yandan ceylan bonfilesini iştahla yerken bir yandan da niyorktaymsta yazar olan arkadaşıyla vatzaptan Suriye meselesini irdeliyor.. İnanılmaz marjinal spesifik sofistike bir adam şu dedem çok imreniyorum ona.. Babanem ise gülsuyu soslu narlı ördeği dilimlerken dedeme gülücükler atıp Mısır gündemini hukuksal zemine yatırıyor..


Marjinalizm felsefesinin sirayet ettiği bedenlerimiz huzur ve mutlulukla doluyor. Bu eşsiz manzarayı bir yönetmen edasıyla pencereden zoom out yaparak sonlandırmak istiyorum..


Allah'ım...

Bu ne güzel bir manzara..

Bu ne güzel bir yuva..

Bu ne güzel bir Ramazan..


İşte bunlar hep kültür..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder